Tasavvuf Nedir?
İmam-ı Âzam Hazretleri, Câfer-i Sâdık Hazretlerinin
sohbetlerine gitmezdi ama her gördüğü yerde büyük bir saygıyla selâm verir,
hatırını sorardı. Yine bir gün ölmeden bir buçuk iki sene evvel, İmam-ı Âzam
Hazretleri, yine böyle bir selâm verdi, hatır sordu, o sırada Cafer-i Sâdık
Hazretleri: ‘‘Sen İslâmiyet’e çok hizmet ettin, çok büyük de gayret sahibisin
ama bilmen lâzım gelen başka şeyler de var’’, dedi. Elini yüzüne sürerek
gözlerini kapattı ve sonra tekrar açtı, nazar etti, ondan sonra İmam-ı Azam Ebu
Hanife Hazretleri, koşarak evine gitti. Tahammül edemedi. İmamı Azam Hazretleri
ömrünün son iki yılında böylece tasavvufa yönelmiş ve bu dönemi kastederek
"iki yıl olmasaydı Nu'man helak olmuştu" dediği rivayet olunur.
"Tasavvuf madde alminden mana alemine geçiş yapmaktır.
Tasavvuf kendi iç alemine yolculuk yapmaktır.
Tasavvuf ruhun zincirleri kırıp özgür olmasıdır."
Mevla
Teâla Hz. Varlığı ve birliği, evvela istidlal veya taklit yoluyla (delillere
bakarak veya söylenene uyarak) bilinip, o istidlal ve taklit miktarınca
(ölçüsünce) Mevla’ya karşı şüphesizlik hâsıl olursa da, sofiyyenin yoluna
girmekle bu istidlal ve taklit, keşif ve şuhuda döner. Yani evvelce başkalarını
taklit veya deliller vasıtasıyla kazanılan inanç manevi yola girilince, gözle
gördükten sonra hâsıl olan kati inanç gibi olur ve böylece yakin-i ekmel (en
mükemmel şüphesiz itikat) meydana gelir. Sair inanç meseleleri de bu kıyas üzeredir.
Tarikaddan diğer maksad da, ahkâm-ı fıkhiyeyi (amele ait hükümleri)
yerine getirmekte kolaylık kazanmak ve nefs-i emmare (son derece kötülüğü
emreden nefis) tarafından ibadete karşı gelen zorluğu (ağırlığı) gidermektir.
Bu fakirin kati inancı şudur ki, sofiyenin yolu şeri ilimlere hizmetçidir,
yoksa şeriata muhalif (ters düşen) bir iş değildir.
Tarikatlar arasında Nakşibendi tarikatını tercih etmek bu maksadın
(imanda yakin, amelde kolaylık) hâsıl olması için evla ve ensep (en üstün ve en
uygun) dur. Çünkü bu yolun büyükleri sünnete ittibaı (uymayı) ve bidatlerden
içtinabı iltizam ettiler, yani her hususta Efendimiz (s.a.v)’e tabi olmayı
kendilerine vacip kıldılar ve O’nun yolunda olmayan bidatlerden, son derece
kaçındılar. Bunun için o büyüklerin kendilerinde, ahval (keşif ve kerametler)
den bir şey hâsıl olmasa da, Efendimiz (s.a.v.)’e mütabaat (uymak) devleti
hâsıl olunca, ferahlandıklarını ve müjde haberi almış gibi sevindiklerini
görürsün. Ama kendilerinde keşif ve keramet bulunduğu halde sünnete uymakta
gevşeklik hissederlerse, o halleri kabullenmez ve onlara itibar etmezler.
Ehli Sünnet Vel Cemaat itikatı;
Hz. Hace Ahrar (k.s) bu hususta şöyle buyurmuştur: Mesela bütün haller ve
vecitler (tarikat halleri ve iç buluşları) bana verilse, fakat bunlar Ehl-i
Sünnet Vel Cemaat itikadına uygun olmasa, o halleri şekavet ve hızlan
(saadetten mahrumiyet ve rüsvaylık) dan başka bir şey saymam. Ama Ehli Sünnet
Vel Cemaat itikatı bana verilse de, bütün hal ve vecitler (keşif ve kerametler)
den tamamıyla mahrum edilsem bundan dolayı hiç üzülmem. (C:1 M:210 Mektubat-ı
Rabbaniyye)
Tarikatın
amacı amelde kolaylık, yani acıkmış bir insanın yemeğe ihtiyacı gibi ibadeti
ihtiyaç hissetmesi ve o insanın yemekten zevk aldığı gibi ibadet ve taaten zevk
almasıdır ve imanda yakini elde etmesidir, yani görür gibi nerdeyse görüyor
haline gelmesi, devamlı Mevla’yı hazır bilmesidir.
“İnsan, Allah’ın dışındaki varlıklardan lezzet almasıyla şakilerin en büyüğü olur!” (Muhyiddin-i Arabi Hz.)
Ömer Nasuhi Bilmen'den kısaca tasavvuf tarifi...
Tasavvuf İlmi, ruhun terbiyesine, kalbin kötülüklerden arınmasına seyri suluka, manevi zevklere yönelik mes’elelerden bahseder. Tasavvuf: “Kulun kalbini Mevla’ya raptetmesi, Allah’tan başkasından alakayı kesmesi.” Diğer bir tarife göre tasavvuf: şeriatin edep kuralları ile zahiren ve batınen süslenmenin neticesi olarak insanda tecelli eden feyzin kemalatı olan bir haldir. "Ömer Nasuhi Bilmen Muvazzah İlmi Kelam"
Tasavvufi Sırlı Bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz!