"Bu Kapı Yokluk Kapısıdır, Varlık Elbisesi İle Girilmez. Varmısın Ki, Yok Olmaktan Korkuyorsun. Yokluğu Görünce Yüz Çevirme Allah Aşkı Yokluk İe Bulunur!" (El-Aziz İrfan Ocağı)

TASAVVUF; RAHMANİ AŞK

Tasavvuf; Rahmani Aşk 

Allah’u Teâlâ Hazretleri seni yaratılışımızın hakikatlerine ve Rahmani aşkına eriştirsin. Bilmiş ol ki, “Rahmani aşk” Allah’u Teâla’ya âşık olan ve seven kişi hem O’nun için hem kendi nefsi için sevmesidir. Oysa mecazi sevgide âşık sevgilisini sadece kendi nefsi için sever.  

Rahmani Aşk; Sevgi, tecelli ölçüsündedir. Tecelli ise marifet yani Allah’u Teâla’yı bilme, tanıma ölçüsündedir. Arifin aşkı Rahmani aşktır, Rabbani şevktir. Rahmani aşkın hakikatleri, keyfleri bitmez tükenmez, anlatılamaz ancak yaşanırsa anlaşılabilinir. “Aşk-ı şerh etmek için, sürekli aşkı anlatsam sana, yüz kıyamet geçer de yine de aşkın şerhini yapamam!” (Mevlana Hz.) Mesala bal hakkında ciltlerle bilgi okusak, tadına bakmadıkça tadının nasıl olduğunu bilemeyiz. Yani balın tadına bakmak lazımdır. Veya bir insan okumayı öğrenir fakat okumaz ise okumanın lezzetini hiçbir zaman bilemez.                    

Rahmani aşka tutulanlar şöyle der: “Bizim dünyada aşktan başka bir işimiz yok; Allah, bizi dünyaya kendisini sevmemiz için getirdi. Biz ilacımızı aşkta bulmuşuz. Her an kanımızı aşk uğruna saçmışız. Bizim her nefesimiz aşka doğru gider. Her nefesimizde aşk kendi nefesini bulur. Aşk nefesini bizimle alır, bizimle verir. Aşkın sırrı, Rabbimizin bize duyduğu sevgiden dolayı var olduğumuzu bilmektir. Aşkın sırrı, su yeri susuzluğu aramaktır. Aşkın beş yüz kanadı vardır ki her bir kanat, arştan ta yer altına kadar her şeyi kapsar. Aşk, bir şuledir, parlayınca maşuktan gayrı her şeyi yakar. Her kime ki bu aşkın sırrını öğrettiler, ağzını diktiler ona söz söyletmediler. Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez.” (Mevlana Hz.)     

("Hazretleri Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e tam tabi olmak ve aşk" burdan tıklayıp okuyabilirsiniz.)                                                                                                       

                                                                                                  

 Sevgiliye nazlanarak şöyle der: “Ah, Cananım. Sen benim gönlümden sabrımı aldın, yerimde duramıyorum. Beni kendinden geçmiş ve harap ettin. Haniya benim ilmim, haniya benim yumuşak tabiatım. Nerde kaldı benim o uyanık, anlayışlı va zeki olan aklım.” (Mevlana Hz) “Ah! Dilberimin aşkı hiç iktidar mı bırakır. Bende ne kendi elimde irade ne de ayağımde kudret bıraktı. Yalnız O’nun sevgisiyle inler bir gönülden ibaret kaldım. Gündüz ve gece Mecnun gibiyim. Saçlarının zincirinin ucunun hayalini öper, ağzımda geveler dururum. Şimdi ben aşk yaramdan akan kanlar içindeyim. Korkarım ki gönül okşayan nazlı hayali gönlümü şereflendirdiği zaman ben kendimde olmadığımdan dolayı O şerefli ve yüce hayali gönül kanıma bulaştırırım. Bu muhabbet ağlayışlarının hüzünlü gecelerini perilere sor. Gecenin karalığında aşktan kendimden geçmenin etkisiyle koşuşturmamdan ayağım perilere çarpıyor. Yıldızlar nasıl sabahlara kadar gökyüzünde yanar dururlarsa benim parça parça olmuş gönlüm de öyle oldu. Başına buyruk yârimi büyüleyici sihriyle uykum bütün geceler avare kaldı. Dilberim, bırak Senin aşkınla güneş gibi ateşten bir kaftan giyeyim ve o ateş içinde güneş gibi, cihanı aydınlatıp süsleyeyim. Ah, Senin aşkından bir dem serbest hale gelip huzur bulsam, canım rahat etmez. Zira ben, bir an bile Senin muhabbetinden uzak kalmadığım zaman rahat ederim.” (Mevlana Hz.)

Allah aşkını bulmak hakikate vasıl olmak için ilk yapılacak iş tövbe sonra Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e tam tabi olmak sonra zikrullah ile fakrı yani yokluğu elde etmek lazım. Çünkü aşkın sermayesi ve İlahi huzura girmek yokluk iledir. Onun için yokluğa paha biçilemez.

“Bilmiş ol ki: Mahlûkatın kınaması ve ezası aşk ehlinin sermayesidir.” (İmam-ı Rabbani Hz.)

“Sevgi “Aşk” bilmekten (marifetten) doğar.” (Mevlana Hz.)

“Allah sevgisi ile bir başkasının sevgisi aynı kalpte asla toplanmaz. İzzet ve celal sahibi Allah şöyle buyuruyor: “Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadı.” (Ahzab 4)” (Abdülkadir Geylani Hz.)

“Aşk dediğin ya Allah’tan gelmeli,                                                                
Ya Allah için olmalı,                                                                                               
Ya da Allah’a ulaştırmalı,                                                                              
Yoksa yerle bir olmalı.” 

(Mevlana Hz.)

"Kalbinin yönünü aşk pazarına çevir, Demirin hâlis olması ateş iledir." (Şah-ı Nakşıbendi Hz.)

“Kalbinde Allah’ı gözet! Çünkü kalp; Allah’ın sığdığı yerdir.” (M. Arabi Hz.)

Ubeydullah Ahrâr Hazretleri anlatıyor: “Bir aziz zât, dünyadan ayrıldıktan sonra Nakşibend Hazretleri’ni rüyasında görmüş ve ona:  «–Ebedî kurtuluşumuz için ne yapalım?» diye sormuş. Hâce Hazretleri şu cevâbı vermiş:  «–Son nefeste neyle meşgul olmak gerekiyorsa onunla meşgul olun!» Yani, son nefeste nasıl ki tamamen Hak Teâlâ’yı düşünmeniz lâzımsa, hayatınız boyunca da o şekilde uyanık olunuz!”

“Fena miracı nedir, bu yokluktur,                                                              
Âşıkların mezhebi ve dini yokluktur.”
"Muvahhid olmadan müşahid olunmaz." (İmam Efendi Hz.)

“Ne pusu aba cem ol, Ne puşu aba fark ol,                                                  
Bir bilinmez suret içre, padişahı âlem ol.”

"Marifet nisbetinde muhabbet, muhabbbet nisbetinde yakınlık olur." (Y. Çerhi Hz.)

“Arzuyu bırak ki, O’na merhamet gelsin,                                                    
Böyle yapmak gerektiğini iyi anladım bilesin.”

Yardan ve ağyardan ümitsiz olmalı. Onların varlığını ve yokluğunu müsavi saymalı. (M. Canı Canan Hz)

“Arzu ve isteklerden ümit külfetimi giderir,                                                   
Her bağlı iş sonunda benim müşkilimi giderir."

İhtiyaç ve kırıklık halini lazım bilmelidir. İnsanlardan gelen eziyet ve sıkıntılara tahammül etmeli ve sabrı adet edinmelidir.
İstiyorum ki, istemeyeyim! İradenin fenası, nefis latifesinde zahir olur (ene gidince). (Abdullah Dehlevi Hz.)

“Vahdetin halis meyini içse bir kimse,                                                    
Dünyayı da ukbayı da unutur, o kimse."

Nefsin fenası ve itminanından sonra teslim ve rıza salikin vasfı olur. Kalbin fenasında muhabbetin çokluğudan, işleri kullara nisbet etme hali alınır. Salik, hakiki failden başkasını görmez. (M. Canı Canan Hz)
“Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (ve derler ki) Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran 191)    

“Canın teninde olduğu sürece zikret zikir,                                                  
Gönlün temizliği, Hakk’ın zikri iledir,                                                                    
Sen zikirden zikir ile kurtulduğunda,                                                      
Hatırlama, dönme, koruma ve hatırda tutma.” 

“Toprakta oturan bir Süleyman                                                                               
Ki, bana sultanlık tacı ar olur.                                                                                      
Kırk yıldan beri hep onu giyerim,                                                       
Urganlık hilatım ber karar olur.” 

"Aşığın, sevgilisinin sırrını ifşa etmeye çalışması hiç doğru değildir. Salik varidat ve ilhamlarını anlatmamalıdır. Bu hem varidatın tesirini azaltır hem de O’nun Hakk’a karşı sadakatine mani olur." (Muhyiddin-i Arabi Hz.) 

Sitemizdeki Kitaplara Burdan Tıklayıp Ulaşabilirsiniz!

ÇIKMIŞ KİTAPLARIM;


  Allah Aşkı Kutbül Aşk Kitabı

RESİME TIKLAYIP ULAŞABİLİRSİNİZ

Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf Tasavvuf  RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞKRAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK RAHMANİ AŞK

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski