Hacı Saadettin Efendi, Halit Çakmak Hoca
Hacı Saadettin Efendi; aslen
Harput'ludur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Kendisi Sağır Müftüzadegiller’den
Hafız İrfan Efendi'nin oğludur. Âlim bir aileden gelmektedir. Babası Harput
medreselerinde yetişmiş, hem hafız, hem de hocadır. O, oğlu Saadettin'in
tahsili ile yakından ilgilenerek yetişmesinde ilk hocalığı kendisi yapmıştır.
Babası öldükten sonra Saadettin Efendi'ye dedesi bakmış, yarım kalan tahsiliyle
o ilgilenmiştir. Daha sonra İmam Efendi'ye intisab ederek, onun sadık
müridlerinden biri olmuştur. Askerliğini yaptıktan sonra Harput'a gelerek
"Şüşnaz Köyü"nden Aliye Hanımla evlenmiş, ondan bir çocuğu dünyaya
gelmiş fakat ölmüştür. Merkez köylerden eski adı “Tilenzit”de imamlık görevine
başlayan Saadettin Efendi, İmam Efendi'den aldığı icazet üzerine bir çok kişiye
ders vermiştir. Onun ders verdiği kişilerin bazıları şunlardır: Hacı Tosun
Efendi, Hacı Mehmet Nuri Göçer, Hacı Mustafa Nacar, Hafız Osman Efendi ve Halit
Çakmak’tır. Kendi eliyle yazdığı iki adet "Sohbetname"si vardır.
O,
Tilenzit Köyü'nde imamlık görevine başladıktan sonra ömrünün büyük bir kısmını
bu köyde geçirmiştir. Tam 36 yıl imamlık görevi yapan Saadettin Efendi, iki
defa hacca gitmiş, hurafe ve taasuptan uzak bir din adamıydı. Yetişmesinde daha
çok İmam Efendi'nin rolü olmuştur. İmam Efendi'nin ölümünden sonra Kâzım Efendi
ile ilişki kurmuş, şehre her gelişinde Kâzım Efendi'nin yanına giderek onun
sohbetlerine katılmıştır. O, müslümanlığın manâsına uygun bir şekilde yaşadı.
Şeyhi İmam Efendi'nin yanına gömülmeyi vasiyet etti. 29 Ekim 1968 tarihinde
öldüğü zaman vasiyetine uyularak Harput'a getirildi. Onu yetiştiren büyük
mutasavvıf İmam Efendi'nin türbesi bitişiğindeki yere defnedildi.
Halit Çakmak Hoca: Aslen
Sivrice ilçesinin Güney Köyü'nden olan Hacı Halit Çakmak, Saadettin Efendi'nin
talebesidir. Halit Çakmak askerlik görevini Samsun'da yaparken bölüğün
yüzbaşısı Halit Hoca'yı çağırır. Ona kantin görevini vermek istediğini söyler.
Halit Hoca, para yönünden mesuliyetli bir iş olduğu için almak istemez. Bir kaç
bahane uydurunca Yüzbaşı Halit Hoca'ya kızar. Arkadaşları ona, "Alsa idin
iyi olurdu. Bak Yüzbaşı sana çok kızdı." derler. Bunun üzerine Halit
Hoca'nın canı çok sıkılır. O gece rüyasında yatakhaneye doğru gelir, içeri
girdiği zaman bakar ki her taraf dağınık ve perişan bir vaziyette! Arkadaşları
ise yerlerde yatmaktadır. Onlara: "Nedir bu perişan haliniz?" diye
sorar. Onlar da, "Bir adam geldi, bize bir baktı, onun bakışından böyle
yerlere döküldük!" derler. Halit Hoca, "Bu adam nereye gitti?"
der. Onlar, "kantine gitti" derler. Halit Hoca kantine gidip bakar
ki, gelen kişi Saadettin Efendidir. Kendisini görünce: "Sen niçin böyle
mahzunsun?" diye sorar. Halit Hoca o gün olanları Saadettin Efendi'ye
anlatır. Bunun üzerine Saadettin Efendi: "Sen merak etme, sana iki ay izin
aldım. On gün de yol hakkı, yetmiş gün eder. Çarşamba günü Elazığ'a geleceksin.
Perşembe günü dinlenip, cuma günü yanıma uğrayacaksın." der. Halit Hoca
sabah uyandığı vakit halen rüyanın tesirindedir. Arkadaşlarına: "Bana
yetmiş gün izin çıkacak" deyince onlar: "Halit Hoca ne diyorsun!
Yüzbaşı sana öyle kızmış ki, bir gün bile izin vermez." derler. Halit Hoca
onlarla iddiaya girer. Der ki: "Şayet yetmiş gün izin çıkmaz ise, beni
eşek yapıp, üzerime binerek şu Samsun'un içerisinde gezdireceksiniz."
Sabah
içtiması için toplandıkları vakit yazıcı onbaşı elinde bir kâğıtla gelir.
Yüzbaşı bu kâğıdı aldıktan sonra "Halit Çakmak kimdir?" der.
Bölükteki askerler, "Halit Hoca" derler. Halit Hoca bir adım ileri
çıkar. Yüzbaşı bir kâğıda, bir de Halit Hoca'ya bakar: "Yahu Hoca biz dün
senin kalbini kırdık. Sana 60 gün izin var, on gün de yol hakkın, tam yetmiş
günlük izine gideceksin. Haydi, şimdi git hazırlığını yap." der. Halit
Hoca tıpkı rüyasında gördüğü gibi çarşamba günü Elazığ'a gelir. Perşembe günü
dinlenerek cuma günü hocası Saadettin Efendi'yi ziyarete gider. Oun karşısına
asker elbisesi ile gitmiştir. Saadettin Efendi ona hoş geldin dedikten sonra:
"Başka elbisen yok muydu?" der. Halit Hoca: "var" deyince: "Bununla
burada namaz kılınmaz. Ancak orduda bununla kılabilirsin. Eve gittiğinde
bunları çıkarıp, bohçaya koyacaksın ve sivilleri giyeceksin" der.
Türbesi; Harput'un
Meteris Mezarlığı'nda, İmam Efendi Türbesi'nin kuzey batı giriş kapısı yanında
medfundur. Mezarının tam orta yerinde eskiden bir kayısı ağacı vardı. Şu anda
duvara bitişik bu mezarın ayak şahidesinde, "İrfan Hoca oğlu, Hacı
Saadettin" yazmaktadır.
Kaynak: Harput Kültüründe Din Alimleri, Günerkan AYDOĞMUŞ