"Bu Kapı Yokluk Kapısıdır, Varlık Elbisesi İle Girilmez. Varmısın Ki, Yok Olmaktan Korkuyorsun. Yokluğu Görünce Yüz Çevirme Allah Aşkı Yokluk İe Bulunur!" (El-Aziz İrfan Ocağı)

Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri

Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri Bir gün dağda koyun otlatırken bir yabancı yanına gelerek onunla sohbete dalar. Onun dini konulara olan ilgisini görünce, Çapakçuri Hazretleri'nin Palu'daki Ali Sebdi Hazretleri'ne giderek ondan ders almasını söyler. Seyyid Ahmet Çapakçuri bu olayı akşam babasına anlatır. Babası onu yanına alarak Palu'ya ge­lir. Şeyh Ali Sebdi Hazretleri'nin huzuruna varırlar. Devrin büyük nakşı şeyhi Ali Sebdi Hazretleri bu genç çocuğu severek yanına alır. Ondaki bu istek ve arzuyu da görünce, Çapakçuri Hazretle­ri’ne gerekli ilgiyi göstermeye başlar. Kısa zamanda tarikatta yükselerek Ali Sebdi Hazretleri'nden gerekli icazeti alır. Ama O, bu icazeti almasına rağmen şeyhini terketmez. Şeyhi ölene kadar ona hizmet eder. Nitekim Ali Sebdi Hazretleri'nin dünyasını değişmesi üzerine 1892 yılında Palu'dan ayrılarak Harput'a gelir. Ulu Cami'ye çok yakın bir evde kalan Çapakçuri Hazretleri burada yoksul bir hayat sürmeye başlar. Oturduğu ev tek katlı olup, içinde doğru dürüst ev eşyası da yoktur. Onu tanıyanlar boyunun uzuna yakın olduğunu, geniş omuzlu, el ve ayaklarının büyük ama kendisinin zayıf olduğunu söylerler.

On dört yıl Harput'ta kalan Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri geçimini Kur'an-ı Kerim yazarak sağlamıştır. 1906 yılında bir süre Urfa’nın Siverek ilçesine gider. Sekiz yıla yakın orada kalır. 1913 yılında Urfa'nın Viranşehri'ne geçerek iki yıl da Viranşehir'de kalır. Bu süre içerisinde Siverek ve Viranşehir'de halkı irşat etmekle meşgul olmuştur. Bu süre içerisinde yerine Harput'ta Hacı Tevfik Efendi'yi vekil bırakmıştır. O sırada Tarihte 93 Harbi diye anılan Osmanlı-Rus Harbi çıkınca, Ruslar'ın Bingöl'e kadar gelmesi üzerine, Harput halkında büyük bir panik ve telaş görülür. Ûlema ve tasavvuf ehli kişiler camilere kapanarak hatimler indirip, günlerce dua etmeye başlarlar. İşte tam bu sırada Hacı Tevfik Efendi, Şeyhi Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri’ne bir mektup yaza­rak Harput halkının durumunu anlatmış, yolladığı bu mektubunda: "Efendim, Rus askeri Bingöl'ü geçti. Buradaki ahalinin bir kısmı göç etti. Bir kısmı ise cepheye gitti. Geriye kalan Harput halkı ise bize gelip ne yapmaları gerektiğini soruyorlar. Diyorlar ki, biz de bazı kararsızlarla birlikte Harput'tan çıkalım mı?" Mektubunda ona sual soruyordu. Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri Urfa'dan yolladığı ceva­bi mektubunda: "Mektubunuzu aldık. Allah-u Tealâ cepheye gidenden de, göç edenden de, etmeyenden de razı olsun. Fakat Ruslar artık ilerlemeyeceklerdir. İki gün sonra çekilip gidecekler. Harput'u terk etmeyin kardeşlerim.” diyerek önemli bir keramette bulunmuştur.

Halifesi Hacı Tevfik Efendi onun ölüm halini şöyle nakle­diyor: "Efendi kırk gündür midesinden ağır hasta olarak yatıyordu. Hi­cri 1340 (Miladi 1921) Rebiü'l Evvel ayının 24. Cuma günü akşamı saat bir buçuk sıralarında bu fakiri istemişler. Birkaç kardeş ile birlikte yanlarına vardık. Hastalığını artmış bulduk ve çok üzüldük. Bendenize hi­taben: "Biraz Kur'an oku dinleyelim." buyurdular. Ben de büyük bir üzüntü ile Kur'an-ı Azimüşan okudum. Sonunda "Allah senden razı ol­sun." dedi. Daha sonra "Artık siz gidiniz" diyerek ayrılmamızı istedi. Bunun üzerine ben gitmeyeceğimi belirttim. Bana: "Şimdilik bir alâmet yoktur, gerekirse seni isterim." diyerek beni uğurladı. Eve gel­dim. Büyük bir üzüntü içerisinde yatağa girdim. Uyur uyanık bir hal­deyken kapı çalındı. Hemen koştum, kapıyı çalan Şefik Efendiydi: "Şeyh Efendi seni istiyor." dedi. Birlikte huzuruna koştuk. Beni görünce: "Kur'an-ı Kerim oku" diye emir buyurdular. Hafız Şefik Efen­di ile birlikle iki tarafına geçerek Kur'an okumağa başladık. Bu sırada kızları Fatma Hanım getirmiş olduğu zemzem suyundan bir iki damla ağzına koydu. Artık kavuşma vakti yakın olduğu için: “Kızım artık bunları verme. İhtiyaç kalmadı” buyurdular. Tam bu sırada yorgan altındaki ellerini göğsüne bağlayıp şaşılacak bir tazimde bulun­du. Mübarek dilleri sessizce bir şey ile meşguldü. İşte bu dakikada Peygamber S.A.V. Efendimiz Hazretleri'nden kendilerine kadar gelen Nakşibendiye silsilesi büyüklerinin hepsinin orada hazır olduklarını hissettim. Odası insanı mest eden nurlu bir hâl ile doldu. O anda sayılı olan nefesi tamamlanarak ruhu yüceler yücesi bir âleme uçtu.”

Bugün bu büyük tasavvuf âlimi, büyük veli, Seyyid Ahmet Çapakçuri Hazretleri'nin kabri Harput'ta Ulu Cami'nin bahçesinde fazla gösterişli olmayan bir şekilde durmaktadır.

Kaynak: Harput Kültüründe Din Alimleri, Günerkan AYDOĞMUŞ
Seyid Ahmet Çapakçuri Hz



İslami Kişisel Gelişim Pozitif Düşünce Yolları, Tasavvufi İlimler İlahi Aşkın Yolu Huzur, Yanlış Sorulara Doğru E-Cevaplar, Kolay Dil Öğrenimi Lugati Türk, Yüce Allah Aşkı Kutbü’l Aşk, Huzura Açılan Kapı Huzur-u Meallah, Araştırmacı, Şair ve Yazar Muhammed Bedri Hüdayi.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski