Uzlet ve Keramet Nedir?
Uzlet; Ey Kardeşim! Uzlette niyet insanların kendine zararı değil, nefsinin insanlara zararı olmalıdır. Çünkü hakikate ermeyen kişi sebeplere takılıp asıl olan Müsebbib-ül Esbabı görmez. İnsanları boş yere kırabilir. Veya kendinde varlık görmesi sebebi ile kibir, ucub yapabilir. İhtiyaç ve kırıklık halini lazım bilmelidir. İnsanlardan gelen eziyet ve sıkıntılara tahammül etmeli ve sabrı adet edinmelidir. Nazar, bakışı yüksek tutmalıdır, işlerin akışı Allah’u Teâla’nın takdiriyle olduğunu bilip, niçin ve nasıl dememelidir. Rasulullah (s.a.v)’in hizmetçisi Hz. Enes (r.a) bir hizmette kusur yapsa ve ehlibeyt onu kınasa Rasulullah (s.a.v) şöyle buyururdu “O’na bir şey söylemeyiniz, eğer mukadder olsaydı öyle olurdu.”
Rabbi ile sohbet için nefsinden uzlet eden kişi insanların en üstünüdür.
Kim uzleti insanlarla haşır neşir olmaya tercih ederse, gerçekte o Rabbi’ni
diğer şeyler üzerine tercih etmiştir. Kimde Rabbi’ni tercih ederse Allah’ın ona
verdiği sırlar ve bağışları kimse bilemez. (Şems-i Tebrizi Hz.)
Dünya ehli ile ihtiyaç ve zaruret mikdarı beraber olmakda zarar yoktur.
Fakat niyet iyi olması ve batın nisbetini muhafaza şarttır. Allah’u Teâla
dünyaya buğz eder “Dikkat ediniz! Dünya
ve içindekiler melundur. Ancak şunlar hariç Allah’u Teâla’nın zikri,
sevdikleri, âlimler ve ilim öğrenenler.” (Hadis-i Şerif) salikin gönlünde,
Allah’u Teâla’yı talep ile dünyayı talep bir arada bulunmaz. Yani dünyayı
kalpten çıkarmak gerekir yoksa malın mülkün zararı yoktur gemi misali su altta
olursa gemi yüzer ama içine girerse gemi batar. Masivayı terk etmek, boş
maksatlardan ve benlikten yüz çevirmek icap eder. Böylece kabul kapısı
açılır.
Yardan ve ağyardan ümitsiz
olarak onların varlığını ve yokluğunu müsavi sayarak bir süre uzlete çekilip
Allah’u Teâla’yı bilme, marifet, zikirle ve huzurla meşgul olmalı. Ta ki insan
nefsini tanıya fenaya ere ve “Nefsin fenası ve itminanından sonra teslim ve
rıza salikin vasfı olur. Kalbin fenasında muhabbetin çokluğudan, işleri kullara
nisbet etme hali alınır. Salik, hakiki failden başkasını görmez.” (M. Canı
Canan Hz.) İşleri kullara nisbet etme hali alınınca insan rahat eder ve huzur
bulur. Herkesle iyi geçinir hayaline artık kötü bir şey gelmez daima gül ve gülüstan içinde dolaşır.
Dünyayı da ukbayı da unutur, o kimse.”
Zühd Sende hakkıyla oluştuğunda hiçbir şeye sahip olmadığının ve
kendisinde tasarruf etme yetkisi verilenlerde de vasıta olduğunu idrak ve
bilincinde olursun. Dolayısıyla bu idrak ve bilinç sende varlık iddiasını
düşürür ve uzlet tamam olur. Zira Malik-i Hakiki Allah’tır.
İnsanın ağyar (Allah’tan gayrı) ile irtibatı yoksa O’nun halvete
girmesine ihtiyacı kalmaz. (M. Arabi Hz.)
“Gel bu cihandan uzlete çekil hiç gün görme,
Adam oluncaya kadar dünyanın ışığını görme. ( Risale-i Kudsiyye)
“İnsanların ihtiyaçları, size Allah’ın nimetlerinden bir nimettir (Allah’u Teâla size göndermiştir). Ondan usanmayın, yoksa gazaba uğrarsınız.” (İmam Hüseyin r.a.)
Sabır; “Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir.” (Hadis-i Şerif) İlk anda sabır başa geleni kabullenmekle olur. Kabullenmekle başa gelenin Allah-u Teâla’dan olduğunu bilip razı olmaktır. Kim de kader ve kazasına razı olursa Allah-u Teâla’da ondan razı olur. Kabullendiğinden nefs (psikoloji) rahatlar, köpürmez, kalp genişler. Huzuru bozulmaz. Kabullenmeyen nefs bir anda öfkelenir. Hoş gören insan da öfke (yılan) ve kin (akrep) kalbinde olmaz ve zehirlenmez.
"Eğer kadere boyun eğseydim özgür olacaktım." (Hallac-ı Mansur Hz.) "Olmuş olan, olacakların arasında en hayırlı olandır." (M. Arabi Hz.)
Peki nefsi nasıl sıfır yani bir hiç olarak göreceğiz; “Sofi kendini frenk kâfirinden daha aşağı görmedikçe Frenk kâfirinden daha aşağıdır.” Manası; Hz. Müceddidin mezhebine göre mümkınatın hakikatleri izafi âdemlerden ve sıfatı hakikiyenin zıllerinden meydana gelmektedir. Yani o âdemler isimler ve sıfatların karşılık olmak sebebiyle ilm-i ilahide bir varlık kazanmışlar, isimlerin ve sıfatların zuhur ettiği yerler olmuşlardır. Âlemin taayyünlerinin asıları olmuşlardır. Harici hakikinin zıllı olan harici zıllide Allah’u Teâla’nın yaratmasıyla zılli bir varlık olmuşlardır. Âdem ve vücud bu mürekkebliği, bir araya gelmesi sebebiyle hayr ve şerin menşei olmuşlardır. Âdem zati olmaları bakımından şeri kesb etmişler, âdemleri zıllen var olmaları bakımından da hayrı kesb etmiştirlerdir. Varlık âleminde ne zaman bir kimse güneş ışığı ile dolu olan bir aynaya baksa, ilk önce ışıkları görür, aynayı göremez çünkü ayna güneşin ışıklarının parıltısı ile görülmez olur. Yine bir kimse aynada kendine baksa, aynada ilk bakışta kendini görür çünkü onun bakışı aynanın kendisine değildir. O halde sofi kıymetli ve kıymetsiz şeylere bakarken varlık cihetinden bakıyor. Varlık ise, hayrın kaynağıdır. Kendisine ise kendi aslı âdem cihetinden bakıyor. Âdem ise şerrin kaynağıdır. Bu sebeple kendini her türlü hayr ve kemalden uzak görüyor. (M. Canı Canan Hz)
Nefsi arzu ve istekleri vardır. Arzularından vaz geçirmek kolay değildir.
Böyle yapmak gerektiğini iyi anladım bilesin.”
(M. Canı Canan Hz)
Her bağlı iş sonunda benim müşkilimi giderir.”
Senden istenilen hakikatler için çalış!
İnsan Allah’ın dışında ki varlıklardan lezzet almasıyla şakillerin en büyüğü
olur! Arzular ve istekler nefis yokluğu kabul ettimi Allah'ın izni ile kaybolur. Çünkü hepsi varlık iddasından gelir.
İstiyorum ki, istemeyeyim! İradenin fenası, nefis latifesinde zahir olur (ene gidince). (Abdullah Dehlevi Hz.
Salikler için evla olan bekârlık ve tecriddir (Hakk’a vasıl olana kadar bekârlığı tercih etmesini buyuruyor büyükler). Az bir rızık ile idare etmek, Mevla’ya ibadetle meşgul olmak, şehirde meşhur olmamak, hiç miras ve varis bırakmamak çok büyük ve şerefli nimettir. (M. Canı Canan Hz)
Bir Mushaf ve Hadis-i Peygamberi doğrusu.
İki üç cüz yetişir faideli ilimlerden,
Birde karanlık kulübe ki, aydınlanmak için.”
Ne hırsız derdi var ne de mal derdi.
Bedenimde hasır ve post izi var,
Birde gönül dost derdiyle bir karar.
Cemaliye kâfidir bu kadarlık,
Rindlik, sarhoşluk ve aldırmazlık.”
“Çarşıların kalabalığından
sakınınız.” (Hadis-i Şerif)
Fakir, muradı olmayandır, yiyeceği olmayan değildir. Fukara işleri Hak’tan görür. Ulema
Hak’tan bilir. (Abdullah Dehlevi Hz.)
Mülki Huda onundur, çalışmaz toprak için.”
“Bizim fakirliğimiz gül yapıldı,
Nadan yalın ayağımıza geldi.”
Küfranı nimet, nimetleri ile meşgul olarak nimet sahibini unutmaktır.
“Evliyanın herkesi dost tutması
ve iyi görmesi, gayrileri için değildir. Nazarlarına hayali mekruh ve mebyuz
gelmemesi için, bu hali kendilerinin faidesi zımınında ihtiyar eylerler. Sende
ihtiyar eyle daima gül ve gülüstan içinde dolaşırsın.” (Mevlana
Hz.)
Bu tarikata giren, kendi nefsini firavundan yüz kat aşağı bilmedikçe bu
tarikattan istifade edemez. (Şah-ı Nakşibendi Hz.)
Bir bilinmez suret içre, padişahı âlem ol.”
Huy Değişirmi; “Allah’u Teâla’nın yarattığı değişmez.” (Rum 30) Emirel Müminin Hz. Ömer (r.a) buyurdu ki: benim gadabım (öfkem) gitmedi. Ancak bundan önce küfr için sarf olurdu. Şimdi İslamiyyeti koruma yolunda zuhur etmekte.
“Bir yerde sözüne, söylediğine itibar eden yok ise, orada daha fazla nefes tüketmek yerine, yerini değiştir.” (Ziya Paşa)
“Çok bilgili az sözlü ol.” (Mevlana Hz.)
Keramet: Allah’u Teâla Hazretleri kuluna keramet verir, bakar kul Rabbi’nimi yoksa kerametimi tercih edecek! Niceleri bu yolda keramete takılıp helak oldu! (Şah-ı Nakşibendi Hz.)
Benlikle boyanmış olan hırka bize ar olur.”
“Zevk, şevk, keşf ve keramete talip olan kimse, talibi Hüda olamaz.”
(Abdullah Dehlevi Hz.)
“Sadece istikamet için geldik keşif ve keramet için gelmedik.”