Kalbin Halleri ve İlham Nasıl Olur?
“Bu yolun esâsı, kalbe yönelmektir. Kalp ile de Allah Teâlâ’ya yönelip O’nu çok zikretmektir.” (Şah-ı Nakşıbendi Hz.) Zira îman; dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir, zihin ile tasdik değildir. Yani zikrin kalbe yerleşerek davranışlara aksetmesi lâzımdır. Neticede kul, her an ilâhî müşâhede altında bulunduğunun idrak ve şuuru içinde olmalıdır. Kelimei Şehadettede şehadet etmemiz isteniyor, yani hakkan yakin olup görerek şahid olmak gerekir!
Kalbin bazı halleri vardı ki bunları bilmekte fayda vardır. İnsanın kalbi hangi makamda ise, nefiste onun hizasında benzeri bir makamda bulunur. Mesela kalp Allah ile olsa, nefis haller ile olur. Kalp haller ile olsa nefis ahirette olur. Kalp tevekkülle meşgul olsa, nefis helal rızık arama, mübah kazanç sağlama ile meşgul olur. Kalp kerametler ve yakinlik makamlarında olsa, nefiste veliler ve hayırlı insanlar arama yolunda olur. Kalp tembellik içinde olsa nefis harama dalar. Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “İnsan vücudunda bir et parçası vardır ki, o iyi olur ise bedende iyi olur, eğer o fenalaşır ise bedende fenalaşır. Dikkat ediniz o et parçası kalptir.” Buyurmuşlardır.
Kalbin iki yüzü vardır:
birisi âlem-i ervaha ve diğeri âlem-i tabiata müteveccihtir. Ve âlem-i tabiata
müteveccih olan yüzü, hevacis-i nefsaniyye ve vesavis-i şeytaniyyenin
mahalidir. “İlka-i subbuhi”: Mertebe-i ahadiyyeetten vakıa olan ilkadır. Zira
mertebe-i ahadiyyet kesretten münezzeh olduğundan bu mertebeden vaki olan
ilkaat dahi âlem-i kesretin icabatından bulunan nefis ve şeytanın ilkaatı olan
evham ve hayalat gibi şaibelerden beridir. Ervah-ı aliyye külliyye-i
melekiyyeden ilka olunup, kalbin âlem-i ervaha müteveccih olan yüzünde zuhur
eden kelam-ı ruhani suretidir. Ve o kelam-ı ruhaninin sureti Ruhul-Kuds’ten
kalbin batınına menfuhtur (üflenmiş). Nitekim: Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)
“Muhakkak ruhul kuds …” Hadis-i Şerifiyle buna işaret buyururlar. (M. Arabi
Hz.)
Ebu Talip Mekki kalbe gelenler için: Kalpte hayırlı işlere meyil
nevinden vaki olan düşünceler, İlham; şer nevinden vaki olan etkiler Vesvese;
korku nevinde olanlar, Duyum; İyiliği takdir ve tercih nevinden plan
düşünceler, Niyet; Mübah işlerin takdir ve tercihi ve bu konudaki tamah
nevinden olan düşünceler ise Kuruntu ve Emel’dir. Ahireti, Va’d ve Va’idi
hatırlamaya vasıta olan duygular Tefekkür ve Tezekkür (hatırlama). Buyurmuştur.
Kalbe gelen hitaba havatır “Hatıra gelenler” adı verilir. Şeytani,
nefsani olduğu gibi, Rahmani ve meleki de olabilir. Haram ve helale dikkat etmeyen ayırt edemez.
İmam Gazali Hz. Havatır olarak isimlendirilen bu nevi düşüncelerin, her
Müslüman tarafından bilinmesinin Farz-ı Ayn olduğunu ileri sürer. Bu fikri
savunanlara göre hatır, fiilden önce geldiğine göre, kulun en önemli işi fiilin
başlangıcını oluşturan bu düşüncelerin nevini tanıma olmalıdır. “Talib, havatırın bir tohum gibi olduğunu,
saadetin ve şekavetin de bundan kaynaklandığını bilmektedir.” (Sühreverdi
Hz.)
Sen bil
ki; her kalp mazhar olduğu ilhamlardan ve ilimlerden yazılmış birer kitaptır.
Her kalp sahibi mushafını bir an okumaktan beri olamaz.
Hikmet ehlinden kimi gönül paklığından
ötürü, kendi kalplerine başkalarının kalbinden geçen duyguları mukabele tarzı
üzere nakşedilir.
Anlatılan niteliklere sahip olan biri bulunduğu makamın gerektirmediği
bir duygu kalbine geldiğini hissettiğinde kesinlikle bilsin ki o duygu ona ait
olmayan fakat orada hazır bulunanlardan birinin duygusudur.
İlhama mazhar olacakları hem ilham-ı melek hem de ilham-ı hannas’a
müsait olarak yaratılmıştır. Yani, ilhamın açığa çıkacağı yerde melek ve
hannasın ilhamı birleşir.
Kalbe gelen duyguların bilinmesinin asıl sebebi; kalpler yaratılış
itibariyle asılların bir oluşundan dolayı aralarında şiddetli bir münasebetin
var oluşudur. Bu münasebetin var oluşu, bütün kalpleri bir birine karşı
duyguları yansıtmaya sevk eder.
(Muhyiddin-i Arabi Hz.)
Rabbani İlham; Üç
türlüdür Celali, Cemali, Kemali. Cenab-ı Hak, Salikin kalbine celali ile ilham
edince, bu ilham ile salikin kalbindeki
ilahi rızaya uymayan şeyler temizlenir. Cemali ile ilham edince, rızasına uygun
olan şeyleri salikin kalbine yerleştirir. Kemali ile ilham edince, saliki her
türlü kötülüklerden ıslah eder, kemalata ve hidayete erdirir. Rabbani ilham ruhun
üzerine gelir. Bu ilhamların görünmelerinin akis yeri ruhtur. Rabbani ilhamlar
saliki asla yanıltmaz. Rabbani ilhamler
ekseriyetle salik halvetten çıktığı veya gaybetten ayrıldığı vakit veyahutta
gerçek üzerinde derince düşünüldüğü
zaman zuhur eder. Salik bu hal ile kendisine istikamet ve ölçü kazanır. Rabbani İlhamlar Saliki mukarreblerin
derecesine yükseltir. Bil cümle geçmişlerin ve geleceklerin ilimlerine keşif
yolu ile vakıf olur.
Melek; Vasıtasıyla gelen ilhamlar akıl üzerine gelir. Bu ilhamlar katiyyen gönlü karıştırmaz, rahatsıs etmez. Kalbe nasihata ait hallerden, maruf ile emir ve münkerden nehiy gibi güzel ve faydalı halleri ilham eder. Melek İlhamı Saliki eshabı yemin makamı sahibi kılar, salihlerin derecelerine ulaşmanın gayretini ve bu gayretin aşkını verir.
Nefis: Nefsani ilhamlar kalp üzerine gelir. Kibirli olmak, asabi mizaç, lüzumsuz acelecilik yapmak, haram yemekten hoşlanmak, kötü insanlarla oturmaktan zevk almak, kavgacı olmak, çok konuşmak, vb. gibi haller nefis yolu ile gelen havatırın tezahürleridir. Rahat ve istirahat sonucu meydana gelir. Temizlense, arınsa ve teslim olsa bile durum değişmez. Ancak temizlendiği zaman istirahatini ibadet sınıflarında ve hayır işlerinde yapar, rahatını bu gibi yerlerde arar bulur. Tezkiye edilmeyip temizlenmediği zaman ise hatır kötü olur. Bunun da alameti kalbin elem, ruhun da bir sıkıntı, organlarında bir sızlanma nefiste bir korku bulunmasıdır. Nefis, yumurta çalan çocuğun korkusundan suçu inkâr etmesi gibi korkaktır, inkârcıdır. İki cihanın ve içinde var olan şeylerin kendisine itiraz ettiğini hisseder. Nefsani İlham Salike dünyaya ait şeyleri sevdirir, ahiret için bir sürü sebep beyan ederler. “Nefis bir şeye ulaşmak istedi mi o şey üzerinde durur, unutmaz. Şeytan vesvese ile zillete ve kötü şeyler yapmaya insanı daima teşvik eder. Salik uymazsa bu sefer şeytan salikin içine başka bir kötülüğü havale eder, kandıramadığı kötülük üzerinde durmaz.” (C. Bağdadi Hz.)
Şeytani ilhamlar vesvese ile
insanın tabiatı üzerine gelir. İnsanın zayıf noktalarını seçerek, istediğini
yaptırmak için saliki o noktalardan vesvese ile doldurmaya çalışır. Salik tabii
meyillerini tatmin etmek istediğinde, şeriat sınırlarını aşarsa, şeytanın hatırasına
alet olur. Hatır-ı şeytan, bazen ibadet
şekillerinde, hayırlı iş çeşitlerinde, kuvvet ve keramet arzusunda olur. Bu
durum, kişi gerçekten ihlas sahibi oluncaya kadar devam eder. Kişi ihlas
sahibi olunca bu hal ondan ayrılır ve artık o şahsa tamah etmez. Hâlbuki
şeytan, nefsin hatırına muvafakat eder. Eğer hatır kötü ise teşfik eder ve ona
hâkim olur. Kötüyü iyi olarak gösterir. Hatır-ı şeytan, hatır-ı nefisten daha
zordur. Çünkü nefsin hatırı bir tek hüner ve oyundur. Şeytanınki ise pek çok
hünerler ve oyunlardır. Nefis çocuk gibidir. Düşmanı olan şeytan ona bir şeyi
musallat kılar, nefiste küçüklüğü ve önemsizliği sebebiyle onu tastik eder.
Çünkü şeytan tuzak ve hileler konusunda mahir ve ustadır. İhlas kapısı hariç
her yoldan ve her kapıdan insana ulaşabilir. Şeytani İlham Saliki daima fakirlikle tehdit eder. Yalanları cazip
gösterir. (Gümüşhanevi Hz.)