Her İnsan Fıtrat Üzere Doğar
Bu liyâkatin umumî olduğunu Allahü Teâlâ şöyle haber
veriyor: «Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Hepsi, ‘Elbette şehâdet ederiz ki,
Sen bizim Rabbimizsin!..' dediler» (2). Şöyle ki: Aklı olan bir kimseye birisi
dese ki: «İki, birden çok değil midir?». Cevabında, «Şüphesiz çoktur» der. Her
ne kadar aklı olan kimse bunu kulağıyla hiç duymamış olsa da, dili ile hiç
söylememiş olsa da, içi bununla doludur, bunu tasdik ve kabul etmektedir. Bu,
insanların fıtratında olduğu gibi, Allahü
Teâlâ'yı bilmek de aynı fıtrattandır. Şöyle ki: Allahü Teâlâ buyurur: «Eğer
kâfirlere, gökleri ve yerleri kim yarattı diye sorarsan, onlar, Allah yarattı
diyeceklerdir» (3). Diğer bir âyet-i kerîmede, «Allah'ın fıtrat dinine yönel. Allah insanları o fıtrat üzerine
yaratmıştır.» (4) buyuruluyor. Bu, aklî deliller ve tecrübe ile de
bilinmektedir. Sadece peygamberlere mahsûs değildir. Zira, peygamber de, bir
insandır. Âyet-i kerîmede, «De ki: Ben ancak sizin gibi bir beşerim [insanım]»
(5), buyuruldu.
Fakat kendisine bu yol açılan kimseye, eğer bütün insanların
kurtuluşunu gösterirlerse, kendisine gösterilen yola insanları çağırır, davet
ederse, kendisine gösterilen bu yola Şeriat denir. O kimseye de peygamber
denir. Ondan hâsıl olan hâllere mucize denir. İnsanları davetle meşgul olmazsa,
ona velî denir. Hâllerine de keramet denir. Keramet sahibi olan her velînin,
insanlarla ve davetle meşgul olması vacip değildir. Belki, kudret-i Hak onun
davetle meşgul olmaması yolundadır. Fakat bu şeriatın kuvvetli ve yeni olduğu,
başkalarının dâvetine lüzum kalmadığı zamanlar için doğrudur. Yahut da davetin
başka bir şartı vardır ki, bu, velide yoktur.
O hâlde, evliyanın velayetine [velilik] ve kerametine
itikadın sağlam olsun. Biliniz ki, ilk yapılacak iş mücâhededir. [Nefse,
istemediklerini yaptırmak, çok ibadet yapmak gibi]. İrâde, istek burada işe
yarar. Fakat her eken biçemez, her giden ulaşamaz, her arayan bulamaz. Şu kadar
var ki, daha kıymetli olan işin, şartlan da [elde edilme yolları] çoktur. Onu
bulmak daha güçtür. Bu ise, marifet makamında insanın en şerefli derecesidir.
Mücâhede etmeksizin —bu yollardan geçmeden ve pişmeden—, bir mürşid [yol
gösterici] olmaksızın, bunu istemek doğru olmaz. Bu ikisi olur, fakat bir
uygunsuzluk varsa yahut ezelde o kimseye bu saadeti nasîb etmemişler ise,
maksadına kavuşamaz. Zahirî ilimlerde imamlık derecesine kavuşmak ve bütün
ihtiyârî [kendi isteği ile] olan işler de böyledir. (İmam Gazali Hz.)
(1) H. Cenâiz, 80, 30.
(2) 7 - A'râf; 172.
(3) 31 - Lokman: 25.
(4) 30 - Rûm: 30.
(5) 18 - Kehf: 110, 41 - Fııssllet: 6.