Ahlaki Hadis-i Şerifler
AHLAKİ
HADİS-İ ŞERİFLER
"Bir adam yolda yürürken susadı, bir kuyu buldu, içine inip su
içti. Yukarıya çıktığı zaman dilini çıkarıp susuzluktan toprak yalamakta olan
bir köpek gördü. Adam: Zavallı hayvan tıpkı benim gibi susamış dedi ve derhal
kuyuya indi ayağındaki pabucunu çıkartıp içine su doldurdu, ağzına alıp
yukarıya çıkardı ve köpeğe içirdi. Allah onun bu hareketinden memnun kalıp
bağışladı." Ashab, bunun üzerine "Ey Allah'ın Rasûlü! Bizim için
hayvanlara yaptığımız iyilikler hakkında ecir var mıdır?" diye sorunca: "Her ciğer taşıyan canlı için
(yapılan iyilikte) sevap vardır" buyurmuştur. Sahîh-i Buhârî, Kitâb-ı
Musâkâ 1094; Buhâri, Şirb 9, Vudü 33,
Mezâlim 23, Edeb 27; Müslim, Selâm, 153, 2244; Muvatta, Sıfatu'n Nebi 23, (2,
929-930); Ebü Dâvud, Cihâd 47, (2550)
Enes İbni Mâlik radıyallahu
anh'den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Herhangi birinizin elinde
bir hurma fidanı varken, kıyâmet kopacak olsa, derhal onu diksin!" Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, IV, 63
(Bezzâr'dan naklen).
"Hayırlı
işler yapmakta acele ediniz!" Müslim, İman 186, Tirmizi, Fiten 30,
Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78
"Her kim ki, elbise ihtiyacı
olan bir Müslümana elbise giydirse, Allah da ona cennetin yeşil elbiselerinden
giydirir. Hangi Müslüman aç bir Müslümanı doyurursa, Allah da onu cennet
meyvelerinden doyurur. Hangi Müslüman susamış bir Müslümana su verirse, Allah
da ona içerisinde güzel kokuları olan cennet içeceği içirir." (Ebû
Dâvûd, Zekât, 32; Tirmizi, Kıyame, 18)
Nevvâs İbni Sem’ân radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e iyilik ve kötülüğün ne olduğunu sordum. Buyurdu ki: “İyilik güzel ahlâktan ibarettir. Günah ise
vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim,
Birr 14, 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 52)
“Allah’ın
kullarına karşı tevazu göstereni Allah yükseltir. Büyüklük taslayanı ise zelil
kılar" (Müslim, Birr, 69;
Tirmizi, Birr, 82.)
“Bir kavme hizmet eden kimse,
onların en büyüğü, efendisidir.” (Deylemî, el-Firdevs bi-Me’sûri’l-Hitâb,
Beyrut 1986, II, 324.)
Adaletiyle cihana ün salan Hz. Ömer radıyallahu
anh şöyle anlatıyor: Bir defa Resûllullah’ın huzuruna girdim. Bir hasır
üzerinde yatıyordu. Üzerine izarını çekti. Üstünde başka bir şey yoktu. Hasır
böğründe iz yapmıştı. Resüllullah’ın odasına şöyle bir göz gezdirip baktım; bir
avuç arpa, odanın bir tarafında o miktarda (deri tabaklamada kullanılan) karaz
yaprağı, başucunda da henüz tabaklanması tamamlanmamış bir pösteki asılmış
duruyordu. Bu vaziyet karşısında gözlerimi tutamayıp ağlamaya başladım. Hz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Seni
ağlatan nedir, ey Hattab oğlu?” buyurdu. Ben de: “Ey Allah’ın Peygamberi! Ben niye ağlamıyayım. Şu hasır senin böğründe
izler yapmış, işte şu da hüzün yerin olan odacığın. Orada şu görmekte olduğum
şeylerden başka bir şey göremiyorum. Hâlbuki Kayser ile Kisra meyveler ve nimet
nehirleri içerisinde yüzmektedirler. Sen ise Allah’ın Resûlü ve seçilmiş kulu
olduğun halde işte şu küçücük hüzün yeri olan odacığın!” dedim.
Resûllullah: “Yâ Ömer! Dünya nimetleri
onların, ahiret saadeti de bizim olmasına razı değilmisin?” buyurdu.
(Ahmed, II, 298) Bu ve benzeri misallerde görüldüğü gibi
Hz. Peygamber geçici dünya malına önem vermez, ahiret saadetini dünyanın geçici
zevklerine tercih ederdi.
Peygamber efendimiz heybetli bir görünüşe sahipti. Bir adam, Mekke’nin
fethi gününde titreyerek Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanma geldi.
Onun titrediğini gören Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sakin ve rahat ol. Ben kral değilim. Kavut
yiyen Kureyş’li bir kadının oğluyum." (Kadı İyad, Şifa, 1, 266.)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem genellikle kendiişlerini kendi görmeye çalışır, kimseye yük olmak istemezdi. Ayakkabısını kendi tamir eder, elbisesini yamar, ev işlerinde ailesine yardım ederdi. “Bir sefer sırasında ashabına bir koyun kesip pişirmelerini emretmişti. Ashabdan biri: “ Ya Resülellah! Kesmesi benden” dedi. Diğeri: “Yüzmesi benden” dedi. Bir diğeri: “Pişirmesi de benden” dedi. Peygamber efendimiz baktı ki herkes bir şey yapmak istiyor, kendisi bir köşede oturup beklemeyi doğru görmedi ve: “Öyle ise odun toplaması da benden” buyurdu. Sahabiler: “Ya Resûlellah! Biz yaparız, senin çalışmana gerek yok.’ deyince Peygamber efendimiz: “Sizin herşeyi yapacağınıza gönülden inanıyorum. Şu var ki, sizlere karşı imtiyazlı bir durumda bulunmaktan hoşlanmıyorum. Çünkü Allah kulunu arkadaşları içerisinde imtiyazlı bir durumda görmekten hoşlanmaz." buyurdu. (Ali Yıldırım Peygamberimizin Şemaili. 1st. 1997. s. 406-407)
"Sünnet Tabi Olmak Piskolojisi" burdan tıklayıp okuyabilirsiniz.
Diğer İslami Kitaplara Göz At!