"Bu Kapı Yokluk Kapısıdır, Varlık Elbisesi İle Girilmez. Varmısın Ki, Yok Olmaktan Korkuyorsun. Yokluğu Görünce Yüz Çevirme Allah Aşkı Yokluk İe Bulunur!" (El-Aziz İrfan Ocağı)

Ayrılık, Örtünme, Firaka Uğrama!

Ayrılık, Örtünme, Firaka Uğrama!

Ayrılık, perdelenme olursa hemen ümitsiz olmamalı. Örtünme, perdelenme Mevlanın muradı olabilir o zaman o hale teslim olmalı. Sevgilinin işleri hep güzeldir. “Sevgilim eğer beni istemediyse bana neden istek verdi.” (Divan-ı Kebir-553). Eğer istek varsa sıkıntı yoktur eğer istek yoksa el açıp yalvarmalı ki istek oluşsun.

“İster firaka ve ister visale çalış,                                                                       
Ben her ikisinden fariğim.                                                                                   
Bana Senin aşkın kâfidir.                                                                                           
Bir firak ki mahbubun muradı ola,                                                               
Vasldan bin defa daha hoştur.”                                                                  
(Fahreddin Iraki Hz.)

Büyüklerde bile bu hal oluyor. “Vah yazık, çok yazık, pek yazık ki öyle bir ay, bulut altında gizlendi.” (Mesnevi 1720) Allah dostlarının müşahadesi; bazen görünür, bazen örtünürmüş. O örtünme firakına uğrayanlar hicran yarasıyla ateşli sözler söylerler. “Bahse nasıl devam edeyim ki gönüldeki ateş saçağı sardı. Ayrılık arslanı kükredi ve kan dökmeye başladı.” (Mesnevi-1721) Mevlana Hazretleri ayrılığı bir arslana, onun tesirini o arslanın pençelerinde açılan yaraların acısına benzetmiştir. O ayrılık değişmesi fazla sürmediği şu beyitte buyuruyor: “Ben kafiye düşünüyorum; fakat sevgilim benim didarımdan başka bir şey düşünme diyor.” (Mesnevi-1724)

 “Ben O’nun visalini murad ederim,                                                                   
O ise benim mehcuriyyetimi murad eyler.                                                                
O halde ben muradımı O’nun muradı için terk ederim.” 
(Fahreddin Iraki Hz.)

Ümitsiz olmamalı ve şu beyti düşünmeli: “Sevgilim eğer beni istemediyse bana neden istek verdi.” (Divan-ı Kebir-553). Örtünme, perdelenme Mevlanın muradı olabilir o zaman o hale teslim olmalı. “Mahbubun hep işlediği mahbubdur.” (Fahreddin Iraki Hz.)   

Kabz: Salikin bir anda kalbine gelen manevi sıkıntı, tutukluk halidir. Uyanıklık hali, manevi haller olmasa da derviş, himmeti yüce tutan kimse olmalıdır. O masivayla Allah’a yönelmemelidir. Vakıatla (kalbe uyanıklık ve yarı uyanıklık halinde, manevi âlemden gelen manalara denir) mağrur olmamalıdır. Zira ibadetlerin kabul olunmasının alameti kişinin bunlardan uzak durmasıdır.                                                  

 Bast: Zihin açıklık, kalbi rica, niyaz, yalvarma hali. Sufi bast halinde her şeyi kuşatır ve her şey de tesir ederken, hiçbir şey ona tesir edemez. sufi önce kabz-a sonra bast-a maruz kalır. İleri makamlarda sufı de kabz ve bast kalmaz, zira bu ikisi mevcudatta (kendisinde varlik bulunanda) oluşur. Nefsinden fani olmuş. Hakkın sıfatlarından süreklilik kazanmış kişilerde kabz ve bast olayı vuku bulmaz. Gerçek sırra varana kadar kabz ve bast makamlarının mazharına ulaşmak için gayret etme hususunda şu ayeti kerime buyrulmuştur: “Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ayetler vardır. Nefislerinizde hala görmeyecek misiniz?” (Zariyat 21)  Malumdur ki, velideki kabz ve bast, nebideki vahiy gibidir. Hacemiz Şah-ı Nakşıbendi Hz. (k.s.) “Biz her ne bulduysak himmeti yüce tutmakla bulduk.” buyurmuşlardır.

“Batında sır âlemi ile meşgul ol, zahirde ise halk ile meşgul ol; 
Zira böyle güzel bir davranış dünyada çok ender bulunur.”

“Bütün kâinata Allah’tan başka müessir yoktur. Öyle ise mürid başına gelen her olayın Aziz olan Allah’tan geldiğini düşünmelidir. Her hadiseyi Allah’tan gördükten sonra, artık gelen hadiselerin değişmesine çalışmamalıdır. Misal olarak, mektuplar elinden alındığında ikinci bir mektup gelinceye kadar beklemeye gerek yok. Mektupsuz gitmeli, hediyelerde elinden alınsa bile durum değişmez. Kalbinde ben yüce Hazret’e nasıl mektupsuz giderim diye düşünmemelidir. Zira madem bunu alan yüce Allah’u Teâla’dır, O’nun iradesi boş elle gitmeyi gerektirmektedir, bunu hikmetleri vardır. Fakat biz o hikmetleri bilmekle yükümlü değiliz. (Halid-i Bağdadi Hz. – Mektubat)

Her adım­da her nefesde Hakk’a yü­rü­mek ve yönelmek. Nefsânî sıfatlardan sıyrılıp iç âlemdeki manevi yolculuğa yönelmeğe “Sefer der vatan” denir.

Yürürken gaflete sebep olacak herhangi bir şeyi görmemek için önüne ve ayakucuna bakmalıdır. Buna “Nazar ber kadem” denir. Zira kalbi en çok perdeleyen şey, gözden kalbe akseden lüzumsuz ve menfî sûretlerdir. Bu şekilde yürümekle gözü haramdan korumak, edep, hayâ, tevâzû ve Sünnetʼe bağlılık fazîletleri vardır.

Ayrılık, Örtünme, Firaka Uğrama!

“Bu kapı yokluk kapısıdır, hiçlik kapısıdır; varlık elbisesiyle girilmez. 
Bu kapının anahtarı yokluktur. Bu kapıdan girebilmen için önce yok olman gerekir.”

ÇIKMIŞ KİTAPLARIM;


  Allah Aşkı Kutbül Aşk Kitabı

RESİME TIKLAYIP ULAŞABİLİRSİNİZ


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski