Devamlı Huzur
Gönül Hakk’ın evidir. Gönül temizlenirse oraya Hak’tan gayrının muhabbeti sokulmazsa ve gayrıya varlık verilmezse Hak tecelli eder. Yalnız şekil vermeden, zatını düşünmeden hep hayret üzere olmalıdır. Misalen nasıl ki güneş bitkileri ısı ve ışığıyla olgunlaştırırsa, devamlı gönülden huzur edende feyz ve nur ile olgunlaşır. "Hakk’a teveccühe devam ile feyzler ve bereketler öyle akar ki, batın aşkı ilahi nurları ve keyfiyyetleri ile dolar ve taşar." (Mazhar-ı Can-ı Canan Hz.) Kalbi lüzumsuz düşüncelerden korumaya ve nefy ü isbâtın mânâsını kalpte muhâfaza etmeye “Nigâh dâşt” denir.
İçeri yer bulamazsan, kapı eşiğinde dur.”
Devamlı huzur kazandığının alameti Muhyiddin Arabi Hazretlerine göre
uykuda dahi Allah’u Teâla’dan gaflet olmadığı vakit ele geçer. Bize göre bu
huzur, uyukudan uyandığında kalbin agâh, yani Hak’la buluyorsa, ele geçmiştir.
Mevlana Molla Cami Hazretlerine göre ise, kalbine yöneldiğinde kalbini Zatı
Teâla’yı müşahede eder bulursa bu daimi huzurdur. (Abdullah Dehlevi Hz.)
Belki sana bakar da senin olmaz haberin.
Otuz yıllık tecrübeyle şüphesiz söyler Hakani,
Bir an Allah ile olmak değer mülkü Süleymani.”
Huzurdan ayrılanı yani Allah’tan gafil olanı yumurtanın beyazının
sarısını kapladığı kapladığı gibi şeytan ve nefs onu kaplar. Onun için arasıra
kişi kendini muhasebe etmelidir. Muhasebe, murakabeye (huzura) götüren bir
sebeptir! Vakte hâkim olmak, onu iyi değerlendirmek, sık sık nefsini hesâba
çekerek her ânını mânevî uyanıklık içinde geçirmeye gayret etmeye “Vukūf-i
zamânî” denir. “Bizim yolumuzda olan kimse, düşünüp araştırır kendini
hesaba çekip bakar, geçmiş zamanı gaflet ile mi, huzur ile mi geçti? Eğer huzur
ile geçmişse, o kimse vakiti değerlendirmiştir. Allah’u Teâla’ya hamd etsin.
Eğer geçen zaman gaflet ile geçmiş ise o kimse vaktini zayi etmiştir. Yapacağı
iş, geleceği için tedbirli olup tövbe etmektir. Bütün işlerde niyeti düzeltmek
çok mühimdir. Her ne hal olursa olsun, bihassa namazda huşu ve hudu halinde
bulunmak zevkle ve gözyaşı dökerek namaz kılabilmek, helal lokma yemeye,
Allah’u Teâla’yı hatırlayarak yemeği pişirmeye ve yemeği Allah’u Teâla’nın
huzurunda imiş gibi yemeğe bağlıdır. Abdesti de Allah’u Teâla’nın huzuruna imiş
gibi alacaksın ve namaza başlarken iftitah tekbirini kimin huzurunda durduğunu
bilerek, düşünerek söyleyeceksin.” (Şah-ı Nakşibendi Hz.)
Daima Cenab-ı Hakk’ın huzurunda olma bilinci insanın meleklerin
nitelikleriyle vasıflanmasına sebeb olur. İnsan huzurda iken bu hal hiç
bitmesin derse o an ruhen miraçtadır işte vuslat budur! Gündelik zahiri
işlerimizi yaparken şu işi yapana kadar huzur yapayım demeli o iş bitince şu
işi yapana kadar diyerek huzura devam etmeli. Ya da yürürken şu ağaca kadar
huzur yapayım ondan sonra şu ağaca kadar deyip devam etmeli ki huzur meleke
halini alsın.
Her Kelime-i tevhîd zikrinin ardından; ““İlahi ente maksudi ve rızake matlubi” Allâhʼım! Maksadım Sen’sin, gâyem Sen’in rızânı kazanmaktır.” cümlesini söylemeye “Bâz geşt” denir. Ve “Kişi unutmak istemedi ama elinde olmadan unuttu, o zaman şu mübarek kelime ki “İlahi ente maksudi ve rızake matlubi” dediği anda arada unuttuğu zaman dilimi ortadan kalkar. Yani hiç unutmamış olur.” (M. Mazhar Harput-i Efendi Hz.)
Onlar (Sahabe-i Kiram) bir ortağın diğer
bir ortağı hesaba çekmesi gibi nefislerini hesaba çekerlerdi. Muhasebe, murakabeye (huzura) götüren
bir sebeptir!
Bütün işlerde niyeti düzeltmek çok mühimdir. Her ne hal olursa olsun,
bihassa namazda huşu ve hudu halinde bulunmak zevkle ve gözyaşı dökerek namaz
kılabilmek, helal lokma yemeye, Allah’u Teâla’yı hatırlayarak yemeği pişirmeye
ve yemeği Allah’u Teâla’nın huzurunda imiş gibi yemeğe bağlıdır. Abdesti de
Allah’u Teâla’nın huzuruna imiş gibi alacaksın ve namaza başlarken iftitah
tekbirini kimin huzurunda durduğunu bilerek, düşünerek söyleyeceksin. (Şah-ı
Nakşibendi Hz.)
Nefsine tabi olan Allah’a nasıl kul olur? Ey insan kime tabi isen onun
kulu olursun! (Abdullah Dehlevi Hz.)
O vakit gizlice kâfir (perdelenir) olur.”
Huzurdan ayrılanı yumurtanın beyazının sarısını kapladığı kapladığı gibi
şeytan ve nefs onu kaplar. “Daima Hakk’ın huzurunda olma bilincine erişmekle
meleklerin nitelikleriyle vasıflan.” (M.
İbn’i Arabi Hz.) Bir hedef belirle oraya kadar huzur halini muhafaza et, ondan
sonra bir daha böyle yaparak huzur halini muhafaza et! “İnsan her daim Cenab-ı
Hakk’ın huzurunda bulunmuş gibi hareket etmesi lazım işte vuslat budur!” (İmam
Efendi Hz.)