Halk İçinde Allah İle Nasıl Olunur?
Ey Kardeşim! Dilin zikriyle beraber kalbin de zâkir hâle gelmesi ve “nefy ü isbât” zikri yapmak. Kişi Rabbinden gâfil bırakan bütün hevâ ve hevesleri, daha “Lâ ilâhe” derken kalpten nefyedip, Allah’tan gayrı bütün maksudları kalpten silip atmalıdır. Daha sonra da kalbin bu saf haline “İllâllâh” hakîkatini yani yanlızca mabut, mahbub ve mevcut Allâh’a bilip bu halin devam edilmesine gayret göstermelidir. Bu hali huzurun meleke haline gelmesi için uğraşmaya yani her daim yüce Allah’ın huzurunda imiş gibi hareket etmeye tasavvufta “Yâd-ı Kerd” denir. Bu makam kesbidir yani çalışma ile elde edilir. Zikir harf ve ses değildir. Harf ve ses zikre alettir. “Zikirden maksat, muhabbet ve tazim üzere kalbin daima Allah’u Teâla ile beraber olmasıdır.” (Şah-ı Nakşibendi Hz.) Kişide huzur, devamlılık kazanıp, zevk hâsıl olunca ve zorlanmadan kurtulup, meleke meydana gelince bu hale “Yâd-ı Daşt” denir.
Bu makamda gönülde bir dinginlik ve sakinlik hali hâsıl olur. Bu nisbetin muhafazasınada eğer bir kimse Hakk-ı her zaman ve mekânda hazır görürse onun bütün hali saadet ve ferahlık olur. “İhsan, Allah’ın görüyormuş gibi kulluk etmedir.” (Hadis-i Şerif) yani agâhlık halinin devamından ibaret olan “Yâd-ı Daşt” ortaya çıkar. Yani kesintisiz ve zorlanmadan devamlı yüce Allah’ın huzurunda olma hali. Eğer bu makama vasıl olan bir kimsede, zahiri meşguliyetler zikredilen nisbetin yani yüce Allah ile beraberliğin var olmasına mani olmaz ve bu huzur hali de onu zahiri amelleri yerine getirmekten alıkoymazsa o kimse vasıl olmuş kâmil kimselerden sayılır.
Ey Kardeşim! Zâhirde halk ile kalben Hak ile beraber olmaya tasavvufta “Halvet der encümen” denir.
Melik Hüseyin, Şâh-ı
Nakşibend Hazretleri’ne: “Halvet der encümen nasıl olur?” diye
sormuştu. Nakşibend Hazretleri: “Bu, zâhirde halk ile ülfet eden,
bâtında ise devamlı Hak Teâlâ Hazretleri ile meşgul olan; halk ile ülfeti,
kendisini Hak Teâlâ’nın zikir ve tefekküründen geri koymayan kişiye nasîb
olur.” buyurdular. Melik tekrar: “Böyle bir şey mümkün müdür?” diye sorunca
Nakşibend Hazretleri şu âyet-i kerîme ile cevap verdiler: “Öyle erler
vardır ki, onları ne ticaret ne de alışveriş Allâh’ı zikretmekten, namaz
kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz...” (en-Nûr, 37)
“Batında sır âlemi ile meşgul ol, zahirde ise halk ile meşgul ol; Zira
böyle güzel bir davranış dünyada çok ender bulunur.”
Her adımda her nefesde Hakk’a yürümek ve yönelmek. Nefsânî
sıfatlardan sıyrılıp iç âlemdeki manevi yolculuğa yönelmeğe “Sefer der vatan”
denir.
Yürürken gaflete sebep olacak herhangi bir
şeyi görmemek için önüne ve ayakucuna bakmalıdır. Buna “Nazar ber kadem”
denir. Zira kalbi en çok perdeleyen şey, gözden kalbe akseden lüzumsuz ve menfî
sûretlerdir. Bu şekilde yürümekle gözü haramdan
korumak, edep, hayâ, tevâzû ve Sünnetʼe bağlılık fazîletleri vardır.