"Bu Kapı Yokluk Kapısıdır, Varlık Elbisesi İle Girilmez. Varmısın Ki, Yok Olmaktan Korkuyorsun. Yokluğu Görünce Yüz Çevirme Allah Aşkı Yokluk İe Bulunur!" (El-Aziz İrfan Ocağı)

Huzur ve Fenafillah

Huzur ve Fenafillah

Kendisine Hak’tan bir nasip lütfedilen kalp, “vücud-ı gayr-ı” agâh olmaz. Öyleyse, bu huzur makamında kalbi Hak’tan başka bir vücud bilmekten kurtarmak saadetin, kendi vücudundan agâh olmak da şekavetin ta kendisidir. Ebedi hayat, Hak ile huzur makamında kendini kendi nazarından setredebilen ve şuhuduna Hak’tan gayrı olmayan kimsenindir. Bu makamda Hak’tan gayrı her şeyin hakkı fena olup bu makama varan kimsenin zikredilen fenaya dahi şuuru yoktur. İşte bu kimseye “fani” derler.

Onun, Hak ile kendi varlığının şuurunda olmamanın verdiği bulanıklık olmaksızın huzurda bulunmaktan ibaret olan ve aslında (salik fani yani yok hükmünde olduğundan) Hak ile huzur şeklinde vasfedilmekten de mukaddes olan “hakikat-i huzur maallah” mertebesi ile müşerref kılarlar.

“Bu saadete nail olmanın ardından,                                                         
Yüzbinlerce can feda edilmelidir.” (Mevlana Hz.)

Bu huzur öyle bir haldir ki huzurun (farkında olmak ona bir perdedir) onun farkında olmanın (ortaya çıkardığı kesret) perdesi olmaksızın zuhur eder ve onun farkında olma durumunun arttığı nisbette Hak ile hazır olma halinde noksanlık meydana gelir.

“Kurb ne aşağı inmek, ne yukarı çıkmaktır,                                                               
Kurb-ı Hak varlık kaydından kurtulmaktır.” (Mevlana Hz.)

Senin müşaheden, O’nun sana şahitliğidir, seni her şeyden müstağni ve gaib kılması gerekir. Zira maksud olan vuslat, kesretin vücudunu görmek kargaşası olmaksızın zati şuhuddur. Hakk’ın şuhuduyla O’nu müşahede etmek suretiyle O’nun gayrından gaib olmanı hakikatte vuslat, şuhud ve vücud zamanıdır. Bundan ziyade değildir. (U. Ahrar Hz.)

“Teslimiyet hançerinin öldürdüklerinin,                                                          
Her zaman gaybdan ayrı bir canı vardır.”

Cemiyyet nisbeti, nefesleri nisbetinde kendi hakikatini “kendi”liğinden (benliğinden) habersiz kılarak Hak’la huzur bulmaktır. Eğer kalbin irtibatı gayra (Allah’tan gayri) ise bu talipler yakinen bilsinler ki kalpleri gayra vasıl olur.

Huzur makamında şeytanın vesvese ve hilelerinden korunmak istersen melekler dahi senin haline vakıf olmasın. Hatta nefsin bile senin huzur halinden haberdar olmasın.

“İçinden aşina ol, dışardan yabancı,                                                              
Böyle güzel yol cihanda az bulunur.” (Şah-ı Nakşibendi Hz.)

Maksud olan, adet ve zahirle iştigal etmenin batının her nefeste Hakk’a cezbedilmesi demek olan manevi nisbetten saliki uzaklaştırmamasıdır. Ez-Zahir’i unutmamalıdır.

Vuslata talip olan kimsenin her şeyiyle, ruhunda örtülü bulunan muhabbetin zahir olmasına gayret etmelidir. Öyle ki onun başka hiçbir şeye alakası ve Hak’tan gayrı kimseye muhabbeti kalmaz. İşte o an onun sırrında “niçinsiz” ve “nasılsız” bir vuslat hâsıl olur.

Kalpte bir şey vardır ki, eğer kalp var olan her şeyden tecrid edilerek saf hale getirilirse o şey açığa çıkar. Bunu mukabilinde ise zati tecelliden başka bir şey yoktur.

“Bu kadarla iktifa edeyim, zira zeki olanlara bu kadar kâfidir, Eğer köyde birileri varsa ben zaten iki kere seslendim.” (Mevlana Hz.)

Hakikatte kalbin gayra (Allah’tan gayriye) giriftar olmaktan kurtulma zamanı, şuhud mertebesine vasıl olmanın hâsıl olduğu zamandır. Zira bu mertebede kalp, Hak’ın gayrı bir vücud görmekten kurtulur.

“Vuslat kadehinden içiriyor                                                                              
Ve varlık tuzağından kurtarıyor.” (Mevlana Molla Cami Hz.)

Manevi devlet, kişinin arşa oturması değil, kalbini masivaya (Allah’tan gayriye) dair meşgalelerden boşaltmasıdır. Zira “Müminin kali, Allah’ın en yüce arşıdır.” (Hadis-i Şerif)

Huzur Makamı

ÇIKMIŞ KİTAPLARIM;


  Allah Aşkı Kutbül Aşk Kitabı

RESİME TIKLAYIP ULAŞABİLİRSİNİZ

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski