Huzur ve Fenafillah
Kendisine Hak’tan bir nasip lütfedilen kalp,
“vücud-ı gayr-ı” agâh olmaz. Öyleyse, bu huzur makamında kalbi Hak’tan başka
bir vücud bilmekten kurtarmak saadetin, kendi vücudundan agâh olmak da şekavetin
ta kendisidir. Ebedi hayat, Hak ile huzur makamında kendini kendi nazarından
setredebilen ve şuhuduna Hak’tan gayrı olmayan kimsenindir. Bu makamda Hak’tan
gayrı her şeyin hakkı fena olup bu makama varan kimsenin zikredilen fenaya dahi
şuuru yoktur. İşte bu kimseye “fani”
derler.
Onun, Hak ile kendi varlığının şuurunda
olmamanın verdiği bulanıklık olmaksızın huzurda bulunmaktan ibaret olan ve
aslında (salik fani yani yok hükmünde olduğundan) Hak ile huzur şeklinde
vasfedilmekten de mukaddes olan “hakikat-i
huzur maallah” mertebesi ile müşerref kılarlar.
Yüzbinlerce can feda edilmelidir.” (Mevlana Hz.)
Bu huzur öyle bir haldir ki huzurun (farkında
olmak ona bir perdedir) onun farkında olmanın (ortaya çıkardığı kesret) perdesi
olmaksızın zuhur eder ve onun farkında olma durumunun arttığı nisbette Hak ile
hazır olma halinde noksanlık meydana gelir.
Kurb-ı Hak varlık kaydından kurtulmaktır.” (Mevlana Hz.)
Senin müşaheden, O’nun sana şahitliğidir,
seni her şeyden müstağni ve gaib kılması gerekir. Zira maksud olan vuslat,
kesretin vücudunu görmek kargaşası olmaksızın zati şuhuddur. Hakk’ın şuhuduyla
O’nu müşahede etmek suretiyle O’nun gayrından gaib olmanı hakikatte vuslat,
şuhud ve vücud zamanıdır. Bundan ziyade değildir. (U. Ahrar Hz.)
Her zaman gaybdan ayrı bir canı vardır.”
Cemiyyet nisbeti, nefesleri nisbetinde kendi
hakikatini “kendi”liğinden
(benliğinden) habersiz kılarak Hak’la huzur bulmaktır. Eğer kalbin irtibatı
gayra (Allah’tan gayri) ise bu talipler yakinen bilsinler ki kalpleri gayra
vasıl olur.
Huzur makamında şeytanın vesvese ve
hilelerinden korunmak istersen melekler dahi senin haline vakıf olmasın. Hatta
nefsin bile senin huzur halinden haberdar olmasın.
Böyle güzel yol cihanda az bulunur.” (Şah-ı Nakşibendi Hz.)
Maksud olan, adet ve zahirle iştigal etmenin
batının her nefeste Hakk’a cezbedilmesi demek olan manevi nisbetten saliki
uzaklaştırmamasıdır. Ez-Zahir’i unutmamalıdır.
Vuslata talip olan kimsenin her şeyiyle,
ruhunda örtülü bulunan muhabbetin zahir olmasına gayret etmelidir. Öyle ki onun
başka hiçbir şeye alakası ve Hak’tan gayrı kimseye muhabbeti kalmaz. İşte o an
onun sırrında “niçinsiz” ve “nasılsız” bir vuslat hâsıl olur.
Kalpte bir şey vardır ki, eğer kalp var olan
her şeyden tecrid edilerek saf hale getirilirse o şey açığa çıkar. Bunu
mukabilinde ise zati tecelliden başka bir şey yoktur.
“Bu kadarla iktifa edeyim, zira zeki olanlara bu kadar kâfidir, Eğer köyde
birileri varsa ben zaten iki kere seslendim.” (Mevlana Hz.)
Hakikatte kalbin gayra (Allah’tan gayriye) giriftar
olmaktan kurtulma zamanı, şuhud mertebesine vasıl olmanın hâsıl olduğu
zamandır. Zira bu mertebede kalp, Hak’ın gayrı bir vücud görmekten kurtulur.
Ve varlık tuzağından kurtarıyor.” (Mevlana Molla Cami Hz.)