Kur'an-ı Kerim Okumak Ve Huzur
Kur'an-ı Kerim Okumak Ve Huzur; Allah’u Teâla Hazretleri “Ama her kim Benim zikrim (ve öğüdüm olan Kur’ân-ı Kerîm)den yüz çevirir (de, ona uymaz ve buyruğuyla amel etmez)se, gerçekten onun için (dünyada ve kabirde) pek sıkıntılı bir yaşantı vardır. Kıyâmet günündeyse Biz onu kör/(kalp gözü kör, Allâh-u Te’â lâ’ya karşı vereceği cevaplardan habersiz ve) basîret siz/ bir halde (huzurumuza) haşredeceğiz!” (Taha 124) buyuruyor.
Nitekim
Kur’ân’a kulak vermeyen kişi ne kadar zengin olsa da, onun tüm hedefi dünyaya
yönelik olduğundan, böyle bir kişinin sahip olduğu hiçbir nimete kanaat
getirmeyip, eksilir endişesiyle devamlı sıkıntı içerisinde yaşaması
kaçınılmazdır. Mezara girdiğindeyse, kemikleri birbirine geçecek şekilde
sıkıştırılacaktır. Kur’ân’a uyan mümine gelince; o, Allâh-u Te’âlâ’nın kaza ve
ka derine teslimiyet, kanaat ve tevekkül sahibi olacağından, nekadar fakir de
olsa pek huzurlu bir hayat yaşayacaktır. (Kur’an-ı Mecid ve Tefsirli Meal’i
Alisi)
“(O
zaman) o: “Ey Rabbim! Beni niçin kör olarak
haşrettin? Hâlbuki ben (dünyada) gerçekten
çok iyi gören biriydim!” demiştir.” (Taha 125)
“Buyurur ki: öyle, sana âyetlerimiz geldi
de onları unuttun, bugün de böyle bırakılacaksın.” (Taha 126)
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve
sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kur’ân bir
zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir
hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni
o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” (Heysemî,
VII, 158)
Bir hadîs-i kudsîde Azîz ve celîl olan
Allâh Teâlâ: “Kur’ân-ı Kerîm okumak ve Ben’im zikrim, her
kimi, Ben’den bir şey istemekten meşgul eder, geri bırakırsa, Ben ona,
isteyenlere verdiğimden daha fazlasını veririm.” buyurmaktadır.
(Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’ân, 25/2926)
“Hesap gününde ne bir peygamber ne bir melek Allah indinde Kur’an’dan daha imtiyazlı bir şefaatçi olmayacaktır.” (Hadis-i Şerif)
Kur’an-ı Mecid-i okumak, batının safasına ve kalbdeki kabz halinin gitmesine sebeb olur. Ayrıca harflerde terdil ve sesi güzelleştirmek (tevcidli okumak) gerekir. Kur’an-ı Kerim’i cehri mutavassıt, sesi biraz yükselterek okumak, zevkler hâsıl eder. (M. Canı Canan Hz)
“Kur’an okuyan kimse bunamaz ve unutkanlık yaşamaz.” (Hadis-i Şerif)
Kur’an-ı Kerim okurken nasıl nisbetin, bağlılığın zuhur ettiğini bilmek
lazım. Kur’an-ı Kerim okumaktan nurlar daha çok artar, her gün iki cüz
okumalıdır. (Abdullah Dehlevi Hz)
Hadis-i şerif ilmi; Tefsir,
fıkıh ve sülükün inceliklerini ihtiva eder. Bu ilmin bereketiyle iman nuru
artar.(M.Canı Canı Hz) Hadis-i şerif; dersinde nasıl şevklerin
hâsıl olduğunu, tesirlerini bilmelidir.
Şeyh Şehabeddin Sühreverdi (k.s) şöyle buyurmuştur: Yeni başlayan farz
ve sünnetlerle yetinir, diğer vakitleri zikir ile geçirir. Ortada olanın farz
ve sünnetleri yerine getirdikten sonra Kur’an-ı Kerim okumaya devam etmesi daha
evladır.
İlaç içen bir kimse, ne içtiğni bilmez fakat o ilaç ona etki eder. İşte
Kur’an-ı Kerim’de böyledir. Okuyana, anlasa da anlamasa da etki eder. (Muhammed
Parsa Hz.)
Üç kalp birleştiğinde mümin kulun kapalı olan işleri açılır. Bu üç kalp
Kur’an-ı’n kalbi, mümin kulun kalbi ve gecenin kalbidir. (Ali Ramitani Hz.)
Bir kişi, Kur’an-ı’n anlamını bilmeden de olsa kalbini, okumak için
Kur’an tilavetine hazır tutmalı ve nefsi heva ve heveslerinin gönlünü başka
tarafa çekmesine izin vermemelidir. Gönlünü saygı ve vakar nuruyla süslemeli,
onun kalbinde Kur’an’nın azameti ve saygınlığı sürekli yer edinir olmalı. Çünkü
Kur’an, yüve Allah’ın sözüdür. O’nun sıfatıdır ve sürekli kalıcıdır. Şayet bu
sözlerin gerçek anlamları aşikâr olursa yedi gök ve yedi yer onu taşımaya güç
yetiremez, tecellisine dayanamaz. (Muhammed Parsa Hz.)
Kur’an-ı Kerim okuyan kimse, kendini dinleyici ve dilini ise şeceri Musa
bilmelidir. Hakikatte okuyan Hakk Sübhanehu olduğu ve Hak’tan dinlediğini,
kendini de O Hazreti dinlemeye uygun bir makamda bilmelidir. Eğer bu makamda
terakki ederse, kendisini tamamen ortadan kalktığı, okuyanın ve dinleyenin
Hak’tan başkası olarak görmeyeceği bir mertebeye vasıl olur, “kendi”liğinden
tamamen kurtulur ve Hak’tan gayrı ne varsa kâmilen onun nazarından kalkar (sade
Hakk’ı görür) ki bu makam, hakiki fena makamıdır. ( Ubeydullah Ahrar Hz.)
Kur’an-ı Kerim’in okunması esnasında onu Hakk’ın (el-Mütekellim)
sıfatını okuyan kimseden zahir kıldığına itikad ederek Hak’tan dinliyormuş gibi
dinlemek gerekir (huzur üzere). (Ubeydullah Ahrar Hz.)
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-
Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Her ziyâfet çeken, ziyâfetine (insanların) gelmesini
ister ve bundan memnun olur. Kur’ân da Allâh’ın ziyâfetidir. O’ndan
uzak durmayınız.” (Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1)
“Sizden birisi Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse
huzûr-i kalb ile Kur’ân okusun.” (Suyûtî, I, 13/360)
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “−Şüphesiz
insanlardan Allâh’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu.
Ashâb-ı kirâm: “−Ey Allâh’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir?” diye sorunca Allâh
Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “−Onlar,
Kur’ân ehli, Allâh ehli ve Allâh’ın has kullarıdır!” (İbn-i
Mâce, Mukaddime, 16)
Peygamber Efendimiz buyrulur: “Ümmetimin
en şereflileri, Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen hâfızlar ve gecelerini ihyâ
edenlerdir.” (Suyûtî, I, 36/1063)
“Hıfzını tamamlamadan vefat eden
kimseye melekler bir elma verir. Onun kokusunu duyar duymaz, Kar’an-ı Kerim
tamamını ezberine girer.” (Hadis-i Şerif)
Hafız-ı Kur’an olanın Hafızı Kur’an olur,
Kim Kelamullah’ ı ezber eylerse Allah için,
Hamisi Allah olur, hem Nail-i İhsan olur.”
(Hafız Abdullah Nazırlı Hocaefendi r.a)
İçinde,
gönlünde, hafızasında Kur’an-ı Kerim olanda korunur Allah’u Teâla’nın izni ile.
Belki sen kavuşursun, biz varmadıksa da.”